Özet:
Geleneksel Alevilikte Tanrı kavrayışı hulûl ve tenasüh inançlarının izlerini
taşımaktadır. Edebi eserlerde bu etki Hz. Ali’nin Tanrılaştırılması şeklinde
ortaya çıkmaktadır. Alevilerin Tanrı kavrayışı tasavvufun panteist yorumu
veya aşırı Şii etkilerin kalıntıları olarak yorumlanmaktadır. Tasavvufta
Tanrı’nın insanda sıfatlarıyla tecelli etmesi fikri kabul edilebilir bir
yorumdur. Fakat araştırmacılara göre Aleviler tasavvufi kavramlara yeteri
kadar vakıf olamadıklarından kafa karışıklığı yaşamaktadırlar ve bu
yüzden Hz. Ali’yi Tanrı, Tanrı’nın nuru, alim olarak görmektedirler. Hz.
Ali’ye atfedilen bu sıfatlar gerçekten bir kafa karışıklığı mı yoksa tarihte
var olan bir üçlü oluş şablonunun Alevi Müslümanlıktaki varyantı mıdır?
Hz. Ali’ye izafe edilen bu üçlü oluş tarihte Hermes’i adlandırmak için
kullanılan üçlü oluşa benzemektedir. Gnostik kültürün Hermetik
yorumunda Hermes aynı anda bilgelik, peygamberlik ve Tanrılık özellikleri
taşır. Hermes’e atfedilen bu özellikler İslamiyet’in çevre kültürlerle
etkileşimi ile Hz. Ali’ye atfedilmiş olmalıdır. Aşırı Şiî fırkaların merkezi
olarak görülen Kufe’de Hermetik kültürün yaygınlığı dikkate alındığında
bu etki kaçınılmazdır. Hermes ile Hz. Ali arasında kurulan bu özdeşliğin
simya ilmi üzerinden kurulduğu düşünülmektedir. Zira Hermes’in
Müslümanlarda sihir ve büyü alimi olarak tanınması ile Hz. Ali’nin
Müslüman simya geleneğinde otorite olarak tanınması bu ihtimali
kuvvetlendirmektedir.