Bütünleşik afet yönetimi, afetlerden önce veya sonra meydana gelen olumsuz durumlara yönelik çeşitli
müdahaleleri düzenleyen plandır. Başarılı bir afet yönetimi ve kalıcı çözümler için bu planlar uygulanmalı ve
kanunlarla düzenlenmelidir. Özellikle deprem konusunda afete yatkın ülkelerden biri olan Türkiye, farklı
düzeylerde çeşitli eylem planları ve kanunlar oluşturmuştur. Bunların en önemli örneklerinden biri, ruhsatsız
yapıların tespiti ve dönüşümünün sağlanması için uygulamaya koyulan imar affıdır. Ancak bu kanunun
uygulamasında eksiklikler ortaya çıkmış ve denetimler tehditleri ortadan kaldırmak için yetersiz kalmıştır. 2020
yılında İzmir'i etkileyen Ege Denizi Depremi, bu açmazı bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır. Bu çalışma,
Türkiye'de genel olarak afet yönetimi ve zarar azaltma planlarını değerlendirerek, 30 Ekim 2020'de meydana
gelen İzmir depremine odaklanmakta ve imar affının afete dirençlilik ile tutarsızlığını vurgulamaktadır.
Integrated Disaster Management is a plan for various interventions for unfavorable situations that occur
before/after disasters. To ensure the implementation of successful disaster management, management plans have
to be implemented and supported by laws for permanent solutions. Türkiye, as one of those disaster prone
countries, particularly for earthquakes, created various action plans and laws at different level. One of the most
important example in this regard might be the zoning amnesty that is carried out on registration of unlicensed
buildings to identify them for urban transformation. However, deficiencies have appeared in practice and
governance were insufficient to eliminate the threats. The Aegean Sea Earthquake affected İzmir in 2020 has
brought this predicament to light once again. This study mentions disaster management and mitigation plans in
Türkiye generally, and focuses on the Izmir earthquake that occurred on October 30th, 2020. It highlights
inconsistency of zoning amnesty with disaster resilience.