Özet:
Kur’ân vahyi nazil olunca Araplar, Hz. Peygamberi şairlik ve kâhinlikle suçlamışlardır. Arap ların Hz. Peygamberi şairlik ve kâhinlikle suçlamasının altında yatan nedenler elbette onların
zihinlerindeki şair ve kâhin profilinden kaynaklanmaktadır. Savaşları başlatmaya ve bitir meye yön verecek derecede bir güce sahip olan şiir ve kehânet, Arapların hayatında son de rece önemli yer tutuyordu. Sözlü kültürün hâkim olduğu Arap toplumu şiire ve şaire büyük
değer veriyordu. Onlara göre şair, Bilgiyi kendi kişisel görüşünden değil, görünmeyen varlık larla içsel bir ilişki kurarak edinmiştir. Şair şiirini kendisinin söylediğine değil cin vb. varlıklar
tarafından söylemeye mecbur edildiğine inanırdı. Araplara göre kâhinin durumu şairin du rumundan farklı değildir. Kâhin de kehânette bulunduğu esnada dilinden ahenkli sözler dö külürdü. Kâhin, aktardığı bu ahenkli sözlerin sahibi olmadığını bilakis gaybî varlıklardan al dığını ifade ederdi. Bu ve benzeri bazı etkenler sebebiyle Hz. Peygamber Kur’ân vahyini in sanlara tebliğ etmeye başladığında Arap toplumu zihnindeki şair ve kâhin algısı uyanmıştır.
Hz. Peygamberin Cebrail vasıtasıyla vahiy alması Cebrail’in gaybî bir varlık olması onları bu suçlamaya sevk etmiştir. Kur’ân da Arapların bu suçlamalarını şiddetle reddetmiş, Hz. Pey gamberin ne şair ne de kâhin olduğunu defalarca vurgulamıştır. Bu suçlamalar daha ziyade
kitap ehli olmayan Mekke toplumu tarafından dile getirilmiştir. Medine dönemine gelindi ğinde buna benzer suçlamalar azalmaya başlamış yerini oranın kitap ehli tarafından daha çok
türedi peygamber vb. suçlamalara bırakmıştır. Bu çalışmada, Arapların şiir ve kehânete ba kışları ve Kur’an nazil olunca, Hz. Peygamberi şairlik ve kâhinlikle suçlamalarının nedenleri
araştırılmıştır. Arap toplumunda şairin ve kâhinin yerinin daha net anlaşılması ve sadece
Araplarda değil bütün toplumlarda aslında şair ve kâhinin aynı değere ve işleve sahip oldu ğunu desteklemek için Antik Yunan’ın şiir ve kehânete bakışı incelenmiş, benzerlikleri ortaya
konulmuştur.