Kur'an'ın anlaşılması ve ilâhi mesajın mana yönüyle insanlığa doğru bir şekilde aktarılması
gayesine hizmet eden isimlerden biri son dönem İslam alimlerinden Said Nursî'dir (1878-
1960). O, Birinci Dünya Savaşında cephede telif ettiği klasik tefsir tarzında telif ettiği İşâratu'l İ'câz isimli eserini, tasavvur ettiği altmış-yetmiş ciltlik bir tefsirin ilk cildi olarak kaleme al mış, ancak bir süre sonra genelde insanlığı, özelde İslam alemini derinden sarsan manevi buh ranlara şahit olduğu için bu fikrinden vazgeçmiş ve mesaisini tamamen Risâle-i Nur'un teli fine tahsis etmiştir. Said Nursî, Risâle-i Nur'u manevi tefsir olarak nitelendirmiş ve Risâle-i
Nur'da yapmış olduğu tefsirlerde Kur'ânî metodu takip ettiğini savunmuştur. Manevî tefsir
tabiri Said Nursî'ye ait bir ıstılah olup onun tefsir anlayışını anlatan şemsiye bir kavramdır.
Bu anlayışın önemli sacayaklarından biri şuhûdî metod olup, kâinatın Kur'ânî hakikatlere
olan şehâdetinin öne çıkarılmasıdır. Bir diğeri ise makalemizin konusunu oluşturan hakikat
eksenli tefsir yaklaşımıdır. Hakikat eksenli tefsir anlayışı; ayetlerin, içerdiği hakikatlerin mer keze alınarak tefsir edilmesine dayanır. Said Nursî, Risâle-i Nur'da Kur'ân'ın inanç esaslarına
dair ayetlerini genellikle bu anlayışla beyan ve tefsir etmiştir. Kur'ânî hakikatlerin izah ve
ispatında ise çoğunlukla tabîi olguların bir başka deyişle kevnî ayetlerin şâhitliği üzerinden
gerçekleştirmeye çalışmıştır. O, üslup olarak temsil metodunu etkin bir şekilde kullanmış,
böylece izah ettiği konuyu her kesimden insanın anlayabileceği bir hitapla sunmak istemiştir.
Cenâb-ı Hakk'ın Kur'ân'da ifade ettiği hakikatlerden biri, kudretinin sonsuzluğu, yani ilâhî
kudret karşısında her şeyin eşit olduğu gerçeğidir. Bu gerçek, klasik tefsirlerde ve Risâle-i
Nur'da izah ve ispat edilmek istenmiştir. Bu makalede ilâhî kudreti ifade eden ayetler bağla mında Said Nursî'nin hakikat eksenli tefsir anlayışı, tahkik ve mukayeseye dayalı metotlar
üzerinden incelenmiştir. Sonuç olarak, klasik tefsirlerin ilâhî kudret karşısında her şeyin eşit
oluşunun keyfiyetine dair icmâlî açıklamalarda bulunduğu, buna karşılık Nursî'nin söz ko nusu hakikati ayrıntılı bir şekilde izah ve ispat etmeye çalıştığı görülmüştür.