Evrensel ve toplumsal tecrübenin bizzat kendisi olması yönüyle gelenek, sosyal alanlarda varlığını ve itibarını koruyarak gündemden düşmez. Kültürel boyutuyla sosyal alanla sürekli iç içeliği, onun kavram olarak geniş bir kullanıma sahip olmasını sağlar. Böylece gelenek, özellikle edebiyat alanında incelenmeye değerdir.
Gelenek bağlamında tezin asıl inceleme alanını oluşturan Mustafa Miyasoğlu, hikâye ve romanlarını gelenek, yenilik ve medeniyet problemleriyle bir arada ele alır. İslamcı bir karaktere sahip olan Miyasoğlu, gelenek kavramını “değişen ve değişmeyen” olarak ikiye ayırır. Değişen dinamik kısım toplumsal hayatın tarih içindeki üretiminin bütününü kapsayan kültürel unsurlardır. Statik olan ve değişmemesi gereken kısım ise vahiyle gelmiş Kur’ani unsurlardır. Bu durumda Miyasoğlu gelenekçilik ve gelenekselcilikten mürekkep bir anlayışı benimser. Her iki anlayışın da sürdürülerek yeniden aktarımının sağlanmasında sanatın özellikle edebiyatın rolünü önemser.
Bu çalışma, Miyasoğlu’nun, döneminde hâkim olan “toplumcu gerçekçilik” akımına karşıt olarak zayıf ve muhalif kanatta yer alan “toplumsal gelenekçilik” akımını benimsediğini ve eserlerinde de bu doğrultuda bir çıkış aradığını ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Gelenekçilik, yazarın eserlerinde geniş kültürel boyutunun yanı sıra modernizm eleştirisi, din ve İslamcılık şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Geleneğin hikâye ve romanlarda işlenmesine imkân sağlayan metinlerarasılık da Miyasoğlu’da dikkat çekici bir kullanıma sahiptir.
The tradition does not fall from the agenda by preserving its existence and reputation in social spheres as it is the universal and social experience. Through its cultural dimension, its interdependence with the social field ensures a wide use as a concept. Thus, it is particularly worth examining as a main stream in the field of social sciences.
In the context of tradition, Mustafa Miyasoglu, who constitutes the main field of this thesis, intended to take his stories and novels together with tradition, innovation and civilization problems. Miyasoglu, who became prominent by an Islamic character, handles the tradition as 'changing and unchanging'. The changing dynamic part is the cultural elements that cover the entire production of social life in history. The static part and which should not change is the Qur'anic revelations. He cares the role of art, especially literature in maintaining the transfer of both perspectives.
This thesis is trying to reveal that Miyasoğlu adopts the "social traditionalism" movement which is in the weak and dissident side opposed to the "socialist realism" which is dominant in his era, and that he is looking for an exit in this direction in his works. In the author's works traditionalism, besides its broad cultural dimension, arises as religion, Islamism and criticism of modernism.