Türk edebiyatının en eski kaynakları incelendiğinde görülecektir ki Türkler inançlarına, âdet
ve geleneklerine, içtimaî kabullerine uymayan her türlü davranış, alışkanlık, zayıflık ve eksikliğin
karşısında olmuşlar ve bunu eleştirmekten uzak kalmamışlardır. XIII-XIV. hatta XV. yüzyıla kadar
şairlerin bazı şeylerden ve bilhassa kötü talihten şikâyet etmeleri şeklinde gelişen eleştiri konuları;
hiciv, hezeliyat gibi mecmualarda toplanarak XV. yüzyıldan itibaren zengin bir terminolojiye sahip
olan müstakil bir edebî tür haline gelmiştir.
Bu çalışmayla Türk edebiyatında eleştiriyle ilgili terimlerin neler oldukları toplu olarak
gösterilmeye çalışılırken, bu terimlerin birbirlerine yakınlık dereceleri ve farklılıkları da ortaya
konulmaya çalışılmıştır.
When the oldest sources of Turkish Literature are examined, it will be seen that, as in the
other nations, Turkish people objected to every kind of behaviour, habit, weakness, deficiency which
did not fit into their beliefs, customs, traditions, and social acceptance, and they did not stay away
from expressing and criticising the situation. Between the 13rd and 14th century, even until 15th
century, the subjects of social criticism which developed as poets’ complaining about some things,
especially their bad luck, as a result of their being collected in periodicals which deal with satire and
humorous and ritical writing becomes a separate literary kind which has a rich terminology from the
15th century on.
With this study, we aimed to reveal collectively what the terms which are related to the
criticism in Turkish literature are, and to show both the degree of proximity of these terms to each
other and the differences from each other.